Uzun yıllardır hayalini kurduğum, her yıl ABD’de düzenlenen DEMA dalış fuarına katılmak sonunda nasip oldu. Peki DEMA Show 2024’te neler gördüm, neler dikkat çekti, gidemeyenler için DEMA'da öne çıkan başlıkları anlatmaya çalışacağım.
DEMA Show Fuarı, ABD başta olmak üzere dünya genelindeki dalış malzeme üreticileri, eğitim ajansları, tur firmaları, dalış merkezleri gibi dalışı odağına almış farklı alanlardaki firmaların katılımıyla 4 gün boyunca gerçekleşen bir etkinlik. Fuar içerisinde çeşitli seminerler de yer alıyor, hatta her an gidebileceğiniz birden fazla seminer gerçekleşiyor. Bu yıl DEMA’da bir farklılığa gidildi. Şimdiye kadar herhangi bir kişinin kayıt yaptırıp katılabildiği fuara bu sene sadece “dalış profesyonelleri”, malzeme üreticileri, toptan ürün alıcıları gibi dalışın ticari yönüyle uğraşanların katılımına izin verildi. Bu karar katılımı azaltmış olsa da DEMA’nın iddiasına göre de daha etkin katılımcılarla fuarın ticari anlamdaki verimliliği arttırıldı.
İlk gün fuar oldukça hareketli başladı. Herkesin yüzünde farklı bir heyecan görülebiliyor, katılımcıların çok büyük bir kısmı ABD’li. Fuar bir yandan onlar için dalış topluluğunun buluşma noktası da olmuş. Herkes birbirine sarılıyor, hal hatırlar soruluyor, bol bol fotoğraflar çekiliyor. Yalnız ilk dikkatimi çeken konu, yaş ortalamasının oldukça yüksek olmasıydı. Bazı seminerler de Z kuşağının dalışa katılımındaki ve dalışı sürdürmelerindeki zorluklar da ele alındı. Gösteriyor ki dalış sektörünün önündeki ciddi tehlikelerden biri sektörün yaşlanması olabilir.
Fuara girer girmez bizi ilk olarak PADI, NAUI, OTS, DAN ve BAUER standları karşılıyor. Genel olarak stand büyüklüğü, konumu ve dizaynı takdir edersiniz ki firmanın büyüklüğüne ve yatırım yaptığına dair bir gösterge, bu nedenle anlatımlarımda bu perspektiften bir karşılaştırma da sunacağım. Bu bağlamda dikkatimi çeken tüm standlar;
• PADI
• NAUI
• OTS
• BAUER
• DAN
• GARMIN
• TUSA
• XS SCUBA
• OCEAN REEF
• SSI
• BACKSCATTER
• FOURTH ELEMENT
• DIVESYSTEM / RATIO
• CRESSI
• AQUALUNG/APEKS
• SDI/TDI
Not: Bu listeye tur firmaları veya dalış resort’larını yazmadım. Bu alanda daha ilginç Bali havası verilmiş standlar da vardı :)
Fuarı oldukça hareketli kılan etmenlerden biri de her gün yapılan çekilişlerdi. Hem fuar yönetiminin hem markaların yaptığı ayrı çekilişler sayesinde katılımcılar değerli hediyeler kazanabiliyorlardı. Çekilişler bir yandan fuara heyecan katarken diğer yandan firmalar da çekilişe kayıt sırasında bolca iletişim bilgisi topladı. Çekilişlerden ise en çok GO PRO’nun her gün Hero 13 Black seti (housing ve çanta dahil), OTS’nin Full Face Maske ve Aqualung/Apeks grubunun BC, maske, palet gibi değerli hediyeler vermeri oldukça yoğun ilgi topladı. Hediyeleri de anında orada verdiler ve çekilişler her gün tekrarlandı.
Fuarın Olayı: Garmin X50i
İlk gün herkesin en çok akın ettiği stand sanırım Garmin oldu. Çünkü Garmin, fuarın ilk gününde X50i isimli büyük kol tipi dalış bilgisayarını ilk kez görücüye çıkardı. X50i için Garmin görevlileri, ısrarla Garmin’in dalışa özel çıkardığı ilk bilgisayar diyor. X50i en son Mk3i bilgisayarlarda da olan mesajlaşma özelliğini de içinde barındırıyor. Bilgisayarın detaylı incelemesi olmasın diye fazla uzatmayacağım ama genel hatlarıyla scuba’dan teknik dalışa her kesime hitap eden bir ürün. Kapalı Devre (CCR) özelliği de olan X50i’ye önceden setpoint değerlerinizi girebiliyorsunuz. Su üstünde dokunmatik özellikleri de olan bilgisayarın ekranı, harita özellikleri, yakındaki dalış noktalarını listemelemesi gibi güzel özellikleri dikkatimi çekti. Ayrıca üzerinde dahili bir feneri bulunuyor, ilginç olabilir sualtında. Bilgisayarın ABD’deki satış fiyatı ise 1.499 USD olarak açıklandı.
Dalış Bilgisayarı Markaları;
Garmin’den bahsetmişken fuarda yer alan diğer dalış bilgisayarı markaları; Ratio, Shearwater, Atmos ve Suunto. Cressi, Aqualung, Seac gibi markalar da elbette kendi ürün gamlarındaki dalış bilgisayarlarını sergilediler. Ratio ve Shearwater bunlar arasında yine ilgi çekici standlarken Suunto neredeyse bir hayal kırıklığıydı. Gerek stand tasarımıyla gerek ürün yelpazesiyle oldukça zayıf bir varlık gösterdi ve çok fazla ilgi görmedi diyebilirim. Shearwater ise Garmin’in hemen yakınında konumlanmasıyla da ilgi çeken standlardan biriydi. Peregrine TX, Tern TX ve Petrel 3 en çok incelenen ürünleri oldu.
Teknik Dalış Ürünleri; CCR ve Scooter (DPV)
Teknik dalış tabi burada bir öcü olmaktan çoktan çıkmış, standartlaşmış ve bu işi yapanlar kendini kriminal bir suçlu gibi hissetmeden rahat rahat tecrübelerini birbirleri ile paylaşabildiler. Dive Rite, Halycon, Divesystem gibi birçok farklı marka teknik dalışa özel BC, backplate, harness gibi ürünlerini sergilerken CCR dünyasındaki büyüklerden Subgravity (XCCR), Poseidon ve Dive Rite yer alıyordu. Bunların dışında daha ufak firmalar da yer alıyordu. Özellikle DiveTalk isimli YouTube kanalının KISS rebreather’ı modifiye ettiği bir model tasarımıyla dikkat çekti. Genel olarak ise CCR dünyasında ilgi yoğun bir şekilde chest mount ürünlere kaymış durumda. Normal rebreather’ların ağırlığından herkes şikayetçi ve chest mount ürünler nispeten sığ dalışlar için bu soruna çare olmuş durumda gözüküyorlar. Bail out tüp ile diluent’in aynı olup 300 bar basınçlı karbon fiber tüp kullanılmasıyla toplam ağırlık noktasında yine avantaj sağlanıyor. Elektronik kontrollüsünden manueline farklı ürünler vardı. Bu chest mount üniteler bir yandan da oldukça ufak ve basit yapılarıyla seyahat dostu da bir tasarıma sahipler. Buradaki yeni CCR markaları bir yandan da ürünlerine solid state oksijen sensörlerini ekleyerek yılda bir sensör değiştirme ve her dalış öncesi kalibre etme problemini çözmeye çalışıyorlar. Tabi bunların da ilk yatırım maliyetleri biraz can yakıyor, kaç senede kurtaracağız diye düşünmüyor değiliz. Poseidon kullanıcılarının ise uzun süredir deneyimlediği bir teknoloji.
Scooter markalarında ise yine maalesef Avrupalı markaları fuarda göremedik. Teknik dalışa uygun scooter üreten ABD merkezli DiveX firmasının ürünlerini inceleme fırsatım oldu, nispeten küçük bir standları olsa da sürekli başında birileri vardı. Özellikle 2.000 USD seviyesindeki ürünü dikkatleri üzerine topladı. 100 metre derinlik limiti olan bu cihaz, pimaş borudan yapılmış gibi dursa da (bir noktada öyle aslında) 7-10 bin dolarların yanında fiyat avantajıyla elbette kendini merak ettiriyor. Ürünü bir buçuk yıldır kullanan biriyle konuşma fırsatı yakaladım, kendisi şimdiye kadar gayet memnun olduğunu söyledi, akünün de dışarıdan alınabilmesi uzak lokasyonlarda seyahat anlamında avantaj sağladığını belirtti.
Sualtı Görüntüleme Dünyası;
Backscatter ve Nauitcam yan yana standlarıyla oldukça ilgi çekici duruyorlardı. Özellikle Backscatter sürekli devam eden seminerlerinde sualtı görüntüleme uzmanlarına hem görüntüleme teknikleri aktardı hem de ürünlerini tanıttı. Diğer yandan Sea and Sea Ocak 2025’te Canon R5 mark 2 kamera için housing’in geleceğini duyurdu. Sea Frog ise alüminyum housing’lerini sergiledi. Isotta’nın da housingleri yine fuarda görücüye çıkan diğer bir markaydı. ABD merkezli bir firma olarak bildiğim Marelux’un standı ve topladığı ilgi şahsen hayal kırıklığıydı. Anlaşılan o ki burada da Nauitcam çok daha etkin. Ikelite ve AOI gibi markaları ise daha çok Backscatter standında inceleme fırsatım oldu. Backscatter’ın kendi ürünlerinden Macro Wide video ışığı, uzaktan tetiklenebilen flaşı ve bu ürünler için çıkardığı snoot, ışık filtresi gibi aksesuarlar ilgi topladı.
Fuarda Weefine, Keldan, Kraken, Bigblue, Xtar gibi sualtı video ışığı veya flaş yapan büyük firmaların yanında çok fazla uzak doğulu ufak firmalar da yer alıyordu. Aynı şekilde özellikle cep telefonlarına housing yapan da firmalar olsa da bu alanda herkesin dilindeki marka bir şekilde DiveVolk.
Keldan tarafında en çok tanıtımı yapılan ürün ise 15 metreye kadar uzaktan kumanda edilebilen video ışığıydı.
Fuarda bu alanda genel ilgi ve sunulan ürünler daha çok sualtı fotoğrafçılığına yönelikti. Sualtı video biraz daha arka planda kalmış olsa da Nauticam, Keldan, Weefine gibi markalarda yine de eğlenceli ürünler elbette yer alıyordu.
Scuba Markaları;
Geniş ürün yelpazeleriyle tüm scuba ihtiyaçlarına karşılık vermeye çalışan büyük markalardan Cressi, Aqualung/Apeks, Tusa, XS Scuba, Seac, Fourth Element markalarını fuarda görebildik. Mares sadece SSI standının içinde bir bölüm olarak yer alırken örneğin Scubapro veya Beuchat markalarını hiç göremedik.
Tusa’nın standı oldukça ilgi çekici standlardan biriydi. Değiştirilebilir palalı scuba paletleri burada benim dikkatimi çekti. XS Scuba standıysa üzerinde oldukça düşünülerek modifikasyonlar yapılmış ürünler ilgimi çekti. Örneğin SMB üzerine eklenmiş makara cebi, çeşitli aksesuarlar, el arabası şeklinde hazırlanmış iki tüpten oluşan satıh desteği gibi ürünler fark oluşturuyordu. Likra kumaştan yapılmış çorap ve eldivenleri de oldukça kaliteli duruyordu. Dalış tekneleri için tüp tutucu ve BC’leri derli toplu tutmaya yarayan yine ilginç bir ürünleri de bulunuyordu.
Fourth Element bu markalar arasında nispeten daha yeni bir marka olsa da tasarım çizgisi şahsen çok hoşuma gidiyor, fuarda özellikle kuru elbise ve paletlerinin tasarımları çok sade ve pastel tonlu renkleriyle ilgi çekiciydi. İngiltere merkezli firmanın sürdürülebilirlik üzerine geri dönüştürülmüş plastiklerden ürettiği ürünlerin ABD pazarında nasıl bir değer gördüğünden emin olmasam da Avrupa pazarında yükselen bir değere yatırım yapması bu markayı daha yakın takip etmemiz gerektiğini hissettiriyor. Tabi bilenler bilir, fiyat çizgisi de tatlı bir tık yukarıdan seyrediyor.
Tam bu markalar arasında konumlandıramasak da Poseidon ve Sherwood’dan da burada bahsedebiliriz sanki. Sherwood her ne kadar SR3 regülatörü ile bir iletişim yapmaya ve standlarına konumlandırdıkları Amerikan arabasıyla ilgi çekmeye çalışsalar da katılımcılar sanki Sherwood’dan ümitlerini kesmişler. Özellikle SR2 ile sektörü gazlayıp yaşattıkları hayal kırıklığının bu durumda etkisi var mı diye düşünmedim değil. Poseidon ise 65 yılı deviren 1958 model Cyclon regülatörünü ve fuara getirdiği eskimiş bir rebreather’ını tanıtmaktan öteye geçemedi. Tabi Poseidon bir noktada benim “love brand”lerimden olduğu için fazla bir şey söyleyemiyorum ama insan yok mu yeni bir şey demek istiyor.
Cressi ve Aqualung/Apeks grubu da bildiğimiz çizgilerini korumaya devam ediyorlar. Oldukça hareketli standlarıyla farklı iş anlaşmaları yapılırken son kullanıcının da dikkatini çekiyordu. Apeks’in askeri ve teknik dalış grubu ürünleri dikkat çekiyordu. Seac yine fuarda boy gösteren bu alandaki diğer markalardan biriydi. Çok yeni bir şey göremesek de en azından burada olması sevindiriciydi.
Fuarda bu alanda benim en çok dikkatimi çeken ise Problue ve IST Pro gibi uzak doğulu markalar oldu. Uzak doğulu markaların diğer sektörlerde olduğu gibi dalışta da fason üreticilikten markalaşmaya giden yolculuğunun örneklerini giderek daha fazla göreceğiz gibi. Her ikisinin de ürünleri daha çok farklı tasarım ve renkli ürün çizgisi yakalamaya odaklanmış gibi duruyor. İki markanın yöneticileriyle konuştuğumda özellikle genç neslin ürünlerdeki desen, renk, çizgi gibi tasarım özelliklerine dikkat ettiklerini, ürünlerini satın alma kararı noktasında farklılaştırdığını belirtti.
Uzak Doğu Rüzgarı
Hemen hemen her alanda uzak doğulu irili ufaklı firma fuarda kendine yer edinmiş. Problue, Ist Pro, Weefine, Xtar hatta Nauiticam, Seafrog gibi kimi markalar çoktan bir ürün gamı oluşturup markalaşmayı başarmışken, bir çok farklı firma da yeni ürünler ve inovasyonlarla kendine yer edinmeye çalışmış. Fenerden scuba ürünlerine, özelleşmiş serbest dalış elbisesinden acayip başlıklı rebreather prototipine kadar farklı uzak doğulu dalış ürününü DEMA 2024 fuarında gördük.
Anlaşılan o ki önümüzdeki dönemde hayatımıza yeni markalar girebilir, yukarıda bahsettiğimiz markalar gücünü arttırabilir ve daha şık, çekici dalış ürünlerini raflarda görebiliriz.
Kuru Elbise Dünyası
Kuru elbiselerin yüksek maliyetlerinden burada kiminle konuştuysam oldukça şikayetçi. Amerikalı bile kuru elbise almakta zorlanıyor. Bir yandan da yukarıda bahsettiğim gibi bu alana da bir iki uzak doğulu marka el atmış durumda. Onlar da ürünlerinde yine daha çok tasarım ve özelleştirilebilirliğe oynuyor. Hatta sadece uzak doğulu markalar değil, diğer markalarla da konuşmaya başladığınızda çoğu ilk sırada “tamamen özelleştirilebilir” ürünlere sahip olduklarını belirtiyorlar.
Dive System neopren boyun contalı kuru elbisesiyle bu alanda tatlı bir iddiaya sahip, lateks veya silikon contalı elbiselere göre çok daha başarılı bir üretim yaptıklarını söylüyorlar. İşin sırrının ise boynunuza tam uygun ölçüde olması gerektiğini belirttiler. Bu nedenle üretim yaparken kullanıcılardan bu bilgiyi özellikle istiyorlar. Dive System aynı zamanda İtalyan tasarım şıklığını kuru elbiselerine mümkün olduğunca yansıtmış durumda. Benim kuru elbise markaları arasında en sevdiğim burası oldu.
İkinci sırada ise DUI ve Fourth Element geliyor diyebilirim. DUI tabi ABD firması olarak burada güzel bir ilgi topladı. Fuar boyunca hem kuru elbiselerindeki hem de içliklerindeki tüm ürünlerini deneme fırsatı sundu. Fourth Element ise yukarıda bahsettiğim gibi yine pastel tonlarda oldukça kaliteli duran, SI Tech conta ve valf sistemine sahip Aquanut ürününü öne çıkarıyordu. Genel olarak konuştuğum kuru elbise üreticileri ve kullanıcıları SI Tech ürünlerinden memnun olduklarını dile getirdiler. Waterproof markası da kuru elbise alanında dikkat çeken bir diğer markaydı.
İnovasyon Yoksa Büyüme Yok
DEMA Show 2024’teki izlenimlerinden biri de bir şekilde ürünlerinde çeşitli inovasyonlarla yeni şeyler deneyen firmaların büyümeye devam ettiği veya büyüme potansiyeli gösterdiği yönünde oldu.
İnovasyon noktasında bildiğimiz markalardan beni en çok etkileyen sanırım XS Scuba ve Dive System oldu. XS Scuba’nın yeniliklerinden yukarıda biraz bahsetmiştim, Dive System ise çok sevilen BC’lerini geliştirmeye devam ediyor.
Bu markalar dışında da en ilgimi çeken ve DEMA fuarı boyunca da ilgi çeken ürünlerden biri de Avelo oldu. Avelo, geliştirdiği sistem ile denge yeleğini ortadan kaldırdığını iddia ediyor. Tüpün içine yerleştirlen özel bir ciğer içinden dalgıç soluduğu gazı saklarken, tüple ciğer arasına su alıp vererek, kendi ifadeleriyle adeta bir denizaltıya benzer şekilde yüzerlilik ayrlanabiliyor. Bunu yapmak için de yanında güç kaynağı olarak iki büyük pil ve bir pompalama mekanizması barındırıyor. Bu sayede de bir kez nötr yüzerlilik elde ettiğiniz zaman derinliğiniz değişse bile yüzerliliğiniz değişmiyor diyorlar. Gerçi elbisenin incelmesi kalınlaşması elbet değiştirecektir. Tabi bu sistemi kullanabilmeniz için dalış merkezlerinin de sisteme sahip tüplerinin olması gerekiyor. Nasıl olacak tam bilemedim ama dünya genelinde Avelo sistemine geçen dalış merkezleri oluşmuş bile. Bana çok uygulanabilir bir ürün gelmese de sektörde böylesi bir inovasyon görmek sevindirici, biraz daha detaylı incelemeye değer. Son olarak da tüketici fiyatı 4.000 USD, Amerika için bile oldukça pahalı.
FogX isimli marka, ürün ise inovatif ürünler arasında dikkatimi çeken bir diğer marka oldu. Geliştirdiği ekran koruyucuya benzer bir materyal ile dalış maskelerindeki buğu problemini tamamen çözdüklerini iddia ediyorlar. Tükürmeye veya herhangi bir sprey, deterjan kullanamaya gerek kalmadan sadece dalış öncesinde maskeyi biraz ıslatmanın yeterli olacağını söylüyorlar. Fuarda yaptıkları demo oldukça başarılıydı elbet, ben de aldım bakalım deneyeceğiz sonuçları sonradan buraya yazarım.
Yukarıda bahsettiğim bu ürünler dışında da özellikle yine uzak doğulu firmaların GO Pro gibi aksiyon kameralarına ürettikleri çok sayıda aksesuar veya farklı sualtı ışık çözümleri gibi yenilikçi ürünleri görebildik. Aynı zamanda fuarda çok fazla dalış bıçağı üreten firma vardı. Çok detaylı inceleme fırsatı bulamadım ama uzaktan gördüğüm kadarıyla da çok büyük bir yenilik durumu da yoktu. Sualtında gerçekten bıçağa bu kadar yoğun bir talep var mı anlamadım, ya da üretimi en makul ürünlerden biri herhalde diye düşündüm.
Eğitim de Kapitalizm Kölesi
DEMA Show 2024’te eğitim ajansları da kendine önemli yer edindiğini gördüm. Bunlardan öne çıkanlar; PADI, NAUI, SDI/TDI, SSI ajanslarıydı. Bunlar dışında ise nispeten daha küçük, daha az kurumsal ve gelişmeye çalışan çok sayıda ajans da yer alıyordu. Hatta 3 kişi toplanmış bir ajans kurmuş gibi duranlar da var. Gelişmekte olan ajanslar arasından Unified Team Diving'i takip etmekte yarar var gibi gözüküyor. Elbette burada hepsi ISO standartlarını almış olmakla övünüyor, yine de bu durum eğitim sistemlerinin yapısını, geleceğini ve varlığını çeşitli ölçülerde sorgulattı bende, detaylara farklı bir zaman girebiliriz.
Yukarıda saydığım büyük ajanslar ise gördüğüm kadarıyla dijitalleşmeye odaklanmış durumdalar. Ajanslardaki temsilcilerle konuştuğumda ve seminerlerine katıldığımda eğitim ve materyal noktasında mümkün olduğu kadar her noktada dijital dönüşümü hedeflediklerini anladım. Eğitimlerde “hands on” pratik eğitime ihtiyaç duyulan noktaya kadar dijital mecralardan da ulaşılabilir bir yapıya geçmiş durumdalar. Hatta pratik eğitim gerektirmeyen bazı eğitimleri tamamen dijital olarak gerçekleştirebilmeye imkan sağlanmış.
Eğitim sistemlerinin kuvvetli birer ticari oluşum olduğunu da burada çok daha yakından hissettim diyebilirim. Tüm kurgular sisteme daha fazla finansal girdi oluşturmak üzerine kurulu, elbette bu biraz normal ve varlıklarını sürdürebilmek için gerekli ama dalışın ruhunun kaçmasına da neden oluyor olabilir mi diye düşünmedim değil. Çünkü bu sistemlerdeki sorunlardan birinin de yine genç nesillerin dalışa bakış açısı ve sisteme dahil olamaması gelecek açısından bir sorun olarak görülüyor. Dalgıç adaylarının yaşlarının yükseldiği, genç adaylardan ise en sık gelen soruların başında eğitim ücretleri ve süreleri olduğunu konuştuk. Gençler özellikle daha kısa sürede daha ucuza eğitim arayışı içerisindeler. Tam da kapitalizm dinamiklerine göre sektörü daha hızlı tüketim için daha “kalitesiz” eğitimlere zorluyor, bilinçli eğitmenler ise bu tuzağa düşmeyip dalışın ruhunu ve felsefesini aktarmamız gerektiğine inanıyor. Aksi halde sektöre katılan dalgıçların sektörden çıkışları da bir o kadar hızlı oluyor ve sürdürülebilirlik açısından problemler getiriyor. Uzun vadede daha zor kazanç elde edilmesine neden oluyor.
DEMA Show 2024 Seminerleri
DEMA Show 2024 boyunca sürekli, her saat diliminde girebileceğiniz birden fazla seminer mevcut. Bu nedenle elbette hepsine girmek mümkün olmuyor. Gerçi bazıları biraz daha tanıtım amaçlı seminerler olsa da özellikle Resource Center alanında gerçekleştirilen seminerler fuar boyunca öne çıktı. Katıldığım seminerlerden öne çıkanları özetlemeye çalışayım;
1. Rebreather Dalışındaki Tehlikeler (Neal Pollock)
Kanadalı akademisyen Neal Pollock, DAN seminerleri kapsamında rebreather dalışlarındaki tehlikeler hakkında oldukça etkilyeci 1 saatlik bir seminer verdi. Seminerde özellikle gaz yoğunluğu konusu üzerinde duruldu. Özellikle rebreather dalışlarında solunulan gazların yoğunluğunun artmasıyla hiperkapniye gitme ihtimali, olay örnekleri üzerinden de tartışıldı.
2. Ahtapotların Gizemli Dünyası Belgeselinin Çekimleri (Maxwell Hohn)
Disney+ uygulamasında yayınlanan ve IMDB’de de 8+ puana sahip mini dizi belgeselin çekim aşamalarının nasıl gerçekleştiği, hangi zorluklar yaşandığı, ne gibi ekipmanlar kullanıldığı konusunda Maxwell Hohn aktarımlarda bulundu. Nauticam EMWL ürününün faydalarından yararlandıklarını aktardı. Diğer yandan da çekim aşamalarının önceden belirlenmiş bir hikaye kapsamına oturtulmaya çalışılsa da doğanın getirdikleri ile hikayenin farklılaşabildiği konuşuldu. Dalışlar boyunca uzun süreler sualtında kalabilmek için rebreather (kapalı devre) dalış sistemleri kullanılmış. Oldukça soğuk sularda çekilen bu belgeselde çekim yapmayı başardıkları ahtapotla gerçekten bir süre sonra bağ kurduklarını belirtti.
3. Sualtı Fotoğrafçılığında AI ile post prodüksiyon işlemleri (Erin Quigley)
Backscatter’ın desteklediği Resource Center alanındaki ilgi çekici seminerlerden biriydi. Adobe Lightroom ve Photoshop uygulamaları üzerinden fotoğraflardaki backscatter probleminin yeni AI özelliklerle nasıl kaldırılabildiğinin pratik uygulamaları yapıldı. Ek olarak yine aynı uygulamalar üzerinden fotoğraf karelerindeki istenmeyen dalgıç, kabarcık veya başka herhangi bir isim gibi ögelerin yine AI özellikler yardımıyla nasıl temizlenebileceği üzerine duruldu. Hatta Erin Quigley’nin Backscatter Xterminator ismi verdiği preste ayar ile işlerin daha hızlı yapılabildiği gösterildi. Merak edenler www.goaskerin.com web sayfasında detaylı bilgiye de ulaşabilir.
4. Bikini Atoll Dalışları (Dirty Dozen Productions)
2. Dünya Savaşı sonrası ele geçirilen Japon askeri gemilerinin nükleer bombalarla batırıldığı Bikini Atoll bölgesindeki batıklar ve dalış alternatifleri aktarıldı. Özellikle rebreather ve teknik dalıcılar için çok keyifli olabilecek bölgenin bir yandan ise bölgede faaliyet gösteren dalış teknelerinin azalması, ulaşım ve kaynak zorlukları gibi zorluklardan bahsedildi. Oldukça ilgi çekici olan bölgenin maalesef ulaşım zorluklarından da ötürü dalış maliyetleri 8-10 bin dolarlar seviyesinde.
Açıkçası bu kısımda ilk bahsettiğim gibi çok fazla seminer ve konu tartışıldı. Ben katıldıklarımdan özellikle ilgi çekici bulduklarımı aktarmaya çalıştım. Seminerler arasında konuşulan ilginç konulardan biri ise dalış sektöründeki “beyaz yaşlı erkek” hegomanyasının halen etkin olduğunu ve farklı demografik özelliklere sahip kişilerin dalışa neden dahil edilemediği konusuydu.
4 Gün Yetmedi
Fuar 4 gün boyunca her anlamda dolu dolu geçti. Gerçekten fuardan tam verim almak için dört gün ancak yetiyor yetmiyor. Fuarın özellikle dalış resort’ları bölümlerini çok fazla gezme fırsatım olmadı. Bu alanda oldukça fazla Bali, Maldivler, Japonya gibi farklı ve egzotik bölgelerden gelen dalış merkezleri, Liveaboard tekneler yer alıyordu. Daha çok B2B iş anlaşmaları yapsalar da ziyaretçilerin ilgisini çekmeyi başardılar. Aralarında sadece Xplore Saudi Arabia standında Suudi Arabistan’ın sualtı güzelliklerinin anlatıldığı standdaki temsilcilerle detaylı sohbet edebildik. Kızıldenizin Suudi Arabistan tarafındaki suları adeta keşfedilmemiş bakir sular olarak dalgıçları bekliyor diyebilirim. Dalışın ruhunu ayakta tutabilecek lokasyonlardan biri olabilir.
Fuar boyunca gözlemlerimden sonra çıkarımlarımdan biri dalış sektöründeki yükselen yaş ortalamasına uzak doğulu firmalar kadar kimsenin farkında olmadığı ve sektörün geleceğinde uzak doğulu firmaların etkisinin artacağı oldu.
Fuar boyunca görüştüğüm bir çok kişiye Türkiye’den ve özellikle dalışa yeni açılan Çanakkale Savaş batıklarından bahsettiğimde merak uyandırdığını gördüm. Teknik dalışın ise Türkiye’de hala legal olmadığını ise söylemekten imtina ettim ve kaçabildiğim kadar kaçtım maalesef. Neticede burada teknik dalış çoktan bir standart haline gelmiş.
Uzun zamandır hayalini kurduğum DEMA Show 2024 fuarından büyük kazanımlar ile dönüyorum. Bir sonraki yıl ise 11-14 Kasım 2025 tarihleri arasında Orlando’da düzenlenecek fuara umarım yine katılabilirim. Böylesi etkinliklerin her şeyden öte dalış camiasının buluşma noktası ve iş ilişkilerinin başlaması için güzel mecralar olduğunu anladım. Bu arada sahi Medex’e (Türkiye Dalış Fuarı) ne oldu? Türkiye’deki tüm dalış yöneticilerinin ve profesyonellerinin bir çok konuda olduğu gibi burada da şapkayı önlerine koyma vakti sanırım çoktan geldi.
Comments